Gece saatlerinde başlayan saldırıların, Tahran’ın ekim ayında İsrail’e yönelik saldırısı sonrası Tel Aviv’de başlatılan “misilleme planları”nın bir parçası olarak şekillendiği ileri sürüldü. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, İran’ın hızla büyüyen füze kapasitesi ve nükleer silah üretme potansiyelini ülkesine yönelik “varoluşsal tehdit” olarak gördüğü kaydedilen haberde, İsrail ordusunun İran’ın nükleer silah üretim sürecinde son aşamaya gelebileceği yönündeki istihbarat bilgilerinin operasyonu kaçınılmaz hale getirdiği aktarıldı.
Netanyahu’nun ABD Başkanı Donald Trump’a, herhangi bir saldırının ABD onayı olmadan gerçekleştirilmeyeceği yönünde güvence verdiği ancak Beyaz Saray’ın İsrail’e böyle bir durumda yalnız hareket etmesi gerektiğini söylediği ifade edildi. İsrailli yetkililer ise 8 ay önce hazırlığına başlanan saldırıların Washington’la koordineli yürütüldüğünü öne sürerken, Trump yönetiminin kamuoyuna açık şekilde saldırıya karşı çıkarken, özelde onay verdiğini ve “açık bir yeşil ışık” aldıklarını iddia etti.
İsrail’in İran’daki birçok kenti hedef alan saldırıları İsrail, sabaha karşı İran’ın başkenti Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan, Kirmanşah, Şiraz, Huzistan, Hemedan ve Kum kentlerine saldırılar düzenlemişti. Natanz’daki nükleer tesiste sızıntı olmadığı bilgisi verilmişti. Saldırılarda üst düzey askeri yetkililer ile 6 nükleer bilim insanı hayatını kaybetmişti. İsrail’in Tahran’daki saldırılarında sivil yerleşim yerleri de vurulurken aralarında kadın ve çocukların da olduğu çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiği bilgisi verilmişti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran’a saldırı düzenlediklerini belirterek “tehlike ortadan kalkana kadar” saldırıların süreceğini söylemişti. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ülkede olağanüstü hal ilan ettiklerini duyurmuştu. İsrail ordusu saldırılara 200’den fazla savaş uçağının katıldığını açıklarken insansız hava araçlarının da kullanıldığı kaydedilmişti.
